--> Her Cumartesi 13.00-15.00 arası erkek ve kız öğrencilerine yönelik Kur'an-ı Kerim ve Temel Dini Eğitim kursumuza ÜCRETSIZ kayıt için sizleri merkezimize bekleriz.     --> Her perşembe saat 21.00'da derneğimizde zikir programı olmaktadır.     --> Cumartesi 21.00'da her hafta farklı konu ele alınan sohbetler yapılmaktadır. Ailece davetlisiniz.    
YARATILMIŞLARIN İLKİ

İmâm Buhârî’nin Sahîh’inde ve İmâm Beyhakî’nin El-Esmâ’ Ve’s Sıfât adlı kitabında rivâyet ettiklerine göre Allâh Resûlü ? meâlen şöyle buyurmuştur:  “Ezelde Allâh vardı, O’ndan başka hiçbir şey yoktu. Sonra Arş suyun üzerinde yaratıldı. Onlardan sonra Kalem, Levh-i Mahfûz, yedi gök ve yer yaratılmıştır.” İbn-i Hibbân’ın “Sahîh“ inde rivâyet ettiğine göre Ebû Hureyre Allâh’ın Resûlüne ? der ki: “Ey Allâh’ın Resûlü! Seni gördüğüm zaman nefsim hoşnut olup gözüm aydın oluyor, bana bu âlemin yaratılışı hakkında bilgi verir misin?” Allâh Resûlü ? ona meâlen şöyle buyurmuştur: “Her şey sudan yaratılmıştır.” İmâm İbn-u Hacer El-Askalânî’nin “Fethu’l Bâri” adlı kitabında değişik senetlerle rivâyet ettiğine göre Peygamber Efendimiz ? meâlen şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki Allâh, hiçbir yaratılmışı sudan önce yaratmamıştır.” İmâm Buhârî’nin rivâyet ettiği Hadîs-i Şerîf, suyun ve Arş’ın yaratılmışların ilki olduğuna dair delildir. İmâm Es-Suddî ve İbn-i Hibbân’ın rivâyet ettikleri Hadîs-i Şerif’ler ise suyun Arş’tan önce yaratıldığının delilidir. Âlimlerden olan İmâm Abdurrazzâk’ın Hûd Sûresi’nin 7. Âyet-i Kerîmesi’nin tefsîrinde suyun ve Arş’ın göklerden ve yerlerden önce yaratıldığını beyan etmiştir. Hûd Sûresi’nin 7. Âyet-i Kerîmesi’nin manası ise şu şekildedir: “Ve Arş, suyun üzerinde idi.” İbn-i Cerîr Et-Taberî tefsîrinde bu Âyet-i Kerîme hakkında Mücâhid’in şöyle dediğini nakletmiştir: “Her şeyden önce su ve Arş yaratıldı.” Halk arasında yayılmış doğru olmayan, bozuk fikirlerden birisi de,  yaratılmışların ilkinin Peygamber Efendimiz ? olduğu, ilk olarak onun nurunun veya ruhunun yaratıldığı iddiasıdır. Uydurulmuş olan ve Câbir Hadîs’i olarak bilinen bu Hadîs’te Peygamber Efendimiz’e ? nispet edilerek deniliyor ki: “Allâh’ın ilk yarattığı şey senin Peygamberinin nurudur Ey Câbir! Onu her şeyden önce kendi nurundan yarattı.” Bu tabi ki doğru olmayan, uydurulmuş ve insanları kötü inanışa götüren uydurma bir Hadîs’tir. Peygamber Efendimizin ? nurdan yaratılmadığı ve nûrânî bir varlık olmadığına dair Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulmaktadır:

 

 “De ki (Ey Muhammed): ‘Ben de sizin gibi beşerim.” (Fuššilet Sûresi / 6) Suyun yaratılmışların ilki olduğuna delâlet eden Âyet-i Kerîmeler ise şunlardır:

“Allâh diri olan her canlıyı sudan yarattı.“ (El-Enbiyâ’ Sûresi / 30)

 “Allâh bütün canlıları sudan yarattı.” (En-Nûr Sûresi / 45) Âlimler bu Âyet-i Kerîmeler’i delil alarak buyurdular ki: “Diri olan her şey sudan yaratıldıysa, diri olmayan şeylerin de hepsi sudan yaratılmıştır.” “Allâh’ın ilk yarattığı şey, senin Peygamberinin nurudur ey Câbir! Onu her şeyden önce kendi nurundan yarattı” sözünü Peygamber Efendimizin söylediğini iddia edenlere cevaben deriz ki: “Bu, zikrettiğiniz sahîh olan üç Hadîs-i Şerîf’e muhalif olmaktadır.” Cabir’in mevzû (uydurma) olan bu Hadîs’ini Beyhakî’ye nispet etmek doğru değildir. Bu mevzû Hadîs aynı zamanda Abdurrazzâk’a nispet edilmektedir. Ancak Abdurrazzâk’ın kitabında öyle bir Hadîs yoktur. Bilakis Abdurrazzâk tefsîrinde, yaratılmışların ilkinin su olduğunu söylemiştir. İmâm Suyûtî “El-Hâvi Li’l Fetâvâ” kitabında bu Hadîs hakkında “İtimat edilecek bir senedi yoktur” demiştir. İmâm Tirmizî’ye ait olan Es-Sunen’in şerhi olan “Kûtu’l Muğtezî”de bu Hadîs’in sabit olmadığı zikredilmiştir. Fas diyarının muhaddisi olan Şeyh Abdullâh El-Ğumârî “Murşidu’l Hâir Libeyâni Vad’i Hadîs-i Câbir” adlı kitabında demiştir ki: “Mevzû (uydurma) olan bu Hadîs’i İmâm Abdurrazzâk’a nispet etmek hatadır. Çünkü onun kitabında ve tefsîrinde böyle bir Hadîs yoktur.” Aynı şekilde asrının muhaddisi olan Şeyh Ahmed Bin Es-Sıddîk El-Ğumârî “El-Muğir Alâ Ehâdisi’l Mevdûeh Fi’l Câmii’s Sağîr” adlı kitabının 4. sayfasında bu Hadîs’in mevzû olduğunu ve ibarelerinde çelişki olduğunu söylemiştir. Çünkü mevzû (uydurma) olan bu Hadîs’in başında ilk yaratılan şeyin Peygamberimiz olduğu iddiası vardır. Devamında ise kendisinden önce bir nurun olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü iddia edilen uydurma olan Hadîs’te şu şekilde geçmektedir: “Allâh’ın ilk yarattığı şey senin Peygamberinin nurudur Ey Câbir! Onu kendi nurundan, her şeyden önce yarattı.” Başta diyorlar ki: “İlk yaratılan Muhammed’in nurudur” , devamında ise: “Onu kendi nurundan yarattı” diyorlar. Demek ki iddialarına göre ondan önce bir nur vardı. Eğer bundan Allâh bir nur yarattı ve bu nurdan da Muhammed’i yarattı diye anlıyorlarsa, ilk yaratılan olmadığı anlaşılmış olur. Hâşâ  “kendisinden” sözü ile Allâh’ın bir nur olduğu ve Muhammed’in ondan bir parça olduğu iddia ediliyorsa bu da küfürdür. Çünkü bunda Allâh’ın bir cisim olduğu iddiası vardır. Bu, kişiyi İslâm’dan çıkartır. İkinci bir husus da Hadîs diye zikredilen sözün lafızları çelişkilidir. Oysa Peygamber Efendimiz çelişkili bir söz veya ifade kullanmaz. En fasih kelimeleri kullanan kişi Peygamber Efendimizdir ?. Allâh-u Teâlâ bütün Peygamberleri, dil sürçmesinden, kekemelikten, pelteklikten, sayıklamaktan ve insanların anlayamayacağı şekilde konuşmaktan korumuştur. Bu sözü bazı şahıslar kitaplarında bir şekilde rivâyet etmiş, diğerleri de kitaplarında başka bir şekilde rivâyet etmişlerdir. Örneğin, Ez-Zurkânî’nin lafzına daha sonra da Es-Sâvî’nin lafzına bakıldığında ortaya büyük bir fark çıkmış olur. İbn-i Hacer El-Heytemî, İmâm En-Nevevî’nin yazmış olduğu “Kırk Hadis” kitabını açıklarken “Kalem’in ilkliği nisbîdir, ama En-Nuru’l Muhammedî’nin ilkliği mutlaktır” demesi ve böyle bir tevilde bulunması doğru değildir. Çünkü sahîh olan Hadîs’e zıttır ve aynı zamanda Hadîs usulünün kuralına aykırıdır. Çünkü Hadîs ilminin kuralına göre zayıf olan bir Hadîs sabit olan bir Hadîs’e zıt geliyorsa tevil yapılmasının (zahiri manasından çıkarmak) gereği yoktur. Aksine sabit olan Hadîs’le amel edilir ve buna zıt gelen zayıf Hadîs terk edilir. Bu kaide “Mustalah El-Hadîs” ve “Usul El-Hadis” kitaplarında bulunmaktadır. İbn-i Hacer El-Heytemî Hadîs hâfızı olmayıp, Hadîs konusunda “Bu Hadîs sahihtir veya bu Hadîs zayıftır” deme ehliyeti yoktur. Yani kendi zannıyla bir Hadîs için “Bu zayıftır veya bu sahihtir“ diyemez. Peygamber Efendimiz ? bir Hadîs-i Şerîf’inde meâlen şöyle buyurmuştur: “Her kim hakkımda uydurma olan bir Hadîs’i başkalarına aktarırsa o kimse yalancılardan biridir.” (İmâm Muslim) Başka bir Hadîs’inde ise meâlen şöyle buyurmuştur: “Her kim benim adıma yalan söylerse o kimse Cehennem’deki yerine hazırlansın.” (İmâm Buhârî ve İmâm Muslim) Peygamber Efendimizin ? fazileti, Kur’ân-ı Kerîm’de ve sahîh olan Hadîsler’de sabittir. Bu yüzden Peygamber Efendimizin ? faziletini bildirmek için abartarak yalan söylemenin gereği yoktur. Peygamber Efendimiz ? bundan ganidir, yani buna ihtiyâcı yoktur. Allâh-u Teâlâ, Onu Kur’ân-ı Kerîm’de övmüştür.