--> Her Cumartesi 13.00-15.00 arası erkek ve kız öğrencilerine yönelik Kur'an-ı Kerim ve Temel Dini Eğitim kursumuza ÜCRETSIZ kayıt için sizleri merkezimize bekleriz.     --> Her perşembe saat 21.00'da derneğimizde zikir programı olmaktadır.     --> Cumartesi 21.00'da her hafta farklı konu ele alınan sohbetler yapılmaktadır. Ailece davetlisiniz.    
Ridde Nedir?

Riddenin târifi şöyledir: Fiilî veya lafızî (sözlü) veya î’tikâdî  küfür ile İslâm’dan ayrılmak.

Mükellef olan her Müslümanın, Müslümanlığını (îmânını) bozan, geçersiz kılan ve kesen (yok eden) riddeden korunması farzdır. Allâh bizi bundan korusun.

Çünkü günâhların en büyüğü küfürdür. Allâh, küfür üzere ölenleri aslâ affetmez. Ancak, küfür üzere ölmeyen günâhkâr Müslümanlardan, dilediğini affeder.

676 yılında vefât eden Hâfız Yahyâ bin Şeref En-Nevevî(1) ve başka âlimler de buyurdular ki: “Riddeye düşmek, küfrün en çirkinidir.”

Çünkü ridde bütün sevâpları yok etmekle berâber, hak yoldan ayırıp, bâtıla geçirir. Bu ifâde riddenin, küfrün en şiddetlisi (en büyüğü) olduğu anlamına gelmez.(2)

Zamânımızda câhil insanlar arasında dikkatsizce konuşmak çokça yaygınlaştı. Öyle ki bâzıları küfür söz kullanarak dinden

çıkarlar; fakat onlar kullandıkları bu sözün küfür olduğunun farkına varmayıp, kendilerini hâlâ Müslüman zannederler. Bunu da Peygamber Efendimiz’in ??? ???? ???? ???? şu mânâdaki Hadîs-i 
(1) Şeyh Muhyiddîn Ebû Zekeriyyâ Yahyâ bin Şeref En-Nevevî, hicrî 631 yılının Muharrem ayında, Neve’de doğmuştur. Kudus ve Halîl şehirlerini ziyâret ettikten sonra, 676 yılının Recep ayında Neve’de vefât etmiştir. (bkz. İbn-i Attâr‘ın,

“Tuhfetu’t Tâlibîn Fî Tercemeti’l İmâm En-Nevevî” ve Ez Ziriklî’nin, “El-A’lâm”

adlı eserleri)

(2) Küfrün en şiddetlisi; Allâh’ın varlığını inkâr etmek veya Allâh’ın her şeyin içinde olduğuna (hulûl akîdesine) inanmaktır.
 

Şerîf’i doğrulamaktadır: “Kul öyle bir söz (küfür bir söz) söyler ki, bunda bir sakınca görmez (bunun kendisine zarar vereceğini zannetmez), oysa o söylemiş olduğu sözden dolayı, Cehennem’in

70 yıl mesâfelik derinliğine düşer.” Hadîs-i Şerîf’te geçen mesâfe  Cehennem’in dibi olup, kâfirlere has bir yerdir. Tüm bunlar şerîatte doğrulanmıştır.

Bu Hadîs-i Şerîf’i İmâm Tirmizî rivâyet etmiş(1) ve “Hasen  Hadîs” olduğunu bildirmiştir. 

Bu Hadîs-i Şerîf’le aynı mânâya gelen, İmâm Buhârî(2) ve İmâm Müslim(3)’in rivâyet ettiği diğer bir Hadîste de Peygamber  Efendimiz mânâ olarak şöyle buyuruyor: “Kul bâzen öyle bir

söz (küfür bir söz) söyler ki, onda bir sakınca görmez; ancak bu  sözden dolayı Cehennem’in, doğu ile batı arasındaki mesâfeden daha uzak olan derinliğine düşer.” İmâm Tirmizî’nin rivâyeti,

bu rivâyeti açıklar. Bu Hadîs-i Şerîf, küfre düşmek için hükmü  bilmenin şart olmadığına delîldir.

Çünkü Peygamber Efendimiz, küfür kelimesini söyleyen (ve  bu küfür hâl üzere ölen) kimse için, Cehennem’in dibinde azap göreceğine hükmetti; bununla birlikte Hadîs-i Şerif’te de vârid

olduğu üzere, kişinin hükmü bilmemesi, onun Cehennem’in dibinde azap göreceği hükmünü değiştirmez.  

Bundan da anlaşılıyor ki, küfür sözü söyleyen kimse, kullandığı sözün mânâsını biliyorsa, bu sözün küfre düşürdüğünü bil (1) Bunu İmâm Tirmizî “Sünen”inin “Zühd”kitâbında, “İnsanları güldürmek için konuşmak” bölümünde rivâyet etmiştir.

(2) Bunu, İmâm Buhârî “Sahîh”inin “Rikâk” kitâbında, “Dili koruma” bölümünde rivâyet etmiştir.

(3) Bunu, İmâm Müslim “Sahih”inin “Zühd” kitâbında, “Bir kelimeyi söylemekle Cehennem’in dibine inme” bölümünde rivâyet etmiştir.

se de bilmese de küfre düşer. Ayrıca küfür bir söz söyleyen kimsenin  kalbi bu söze râzı olmasa da, küfre düşer. Lafzın (sözün) mânâsına inanmak da şart değildir: Kim ki küfür sözü kendi

irâdesiyle telaffuz ederse, o sözün mânâsına inanmasa da küfre düşer. Örneğin: Bir kimse Allâh’ın oğlunun olmadığına inandığı halde, birisine: “Ey Allâh’ın oğlu” derse küfre düşer. Allâh bizi

bu tür şeylerden korusun. Mısırlı Seyyid Sâbık(1) ise zikrettiğimiz bu konunun tersini  söyleyerek, muhâlif oldu. “Fıkhu's-Sünneh” ismini verdiği

kitâbında dedi ki: “Müslüman olan bir kimsenin, İslâm’dan başka  bir dîne fiilen girmedikçe ve kalbinde küfrü onaylayıp mutmain olmadıkça (kanaat etmedikçe), riddeye (küfre) düştüğüne

hükmedilmez ve o kişi İslâm dîninden çıkmış sayılmaz.”  Onun bu iddialarını reddetmeye az önce zikredilen, İmâm  Tirmizî’nin rivâyet ettiği Hadîs-i Şerîf yeterlidir.

Aynı şekilde sinirli olmamak da küfre düşmek için şart değildir (yani kişi öfkeliyken de küfür olan bir söz söylerse küfre  düşer).

Tıpkı Hâfız İmâm Nevevî’nin bildirdiği şu örnekteki gibi:

Şâyet bir kimse çocuğuna (veyâ kölesine) sinirlenip, onu şiddetli
 (1) O, Munûfiye şehrinin, El-Bâcûr merkezinin, Astahâ köyünde doğdu. Seyyid Sabık, öldürülen Nakrâşî Paşa’nın katili genç Abdulmecîd Hasan’a öldürme fetvâsını verdiği gerekçesiyle mahkemeye çağrıldı. Seyyid Sabîk’ı gazeteciler “Kan Dökme Müftüsü” diye anıyorlardı. Olaydan bir süre sonra serbest bırakıldı. 1949 yılında yasadışı bir örgütle birlikte tekrar yakalandı. Et-Tur hapishânesine hapsedildi ve daha sonra buradan da serbest bırakıldı. Bir müddet Vakıflar Bakanlığı’nda  çalıştı. Ömrünün sonlarında görev yapmak üzere Mekke’deki “Ummu’l Kura  Üniversitesi”ne gitti ve 1999 yılında 85 yaşında öldü. Kendisinin telif ettiği kitaplar, İslâm’a ters konular içerir ve bundan dolayı insanları bunlardan uyarmak gerekir.

Bu kitaplardan birisi Fıkhu's-Sünneh denilen kitaptır. (bkz. “El-Beyân” dergisi, yıl 2000, sayı 15, sayfa 104)  bir şekilde döverken birisi gelip ona: “Çocuğunu (ya da köleni) nasıl harâm olan ve ona zarar verecek şiddetle dövüyorsun? Sen Müslüman değil misin?” dediğinde, o da ona kasıtlı olarak (dil sürçmesi olmaksızın): ”Hayır, Müslüman değilim.”derse küfre düşer.

Çünkü o, küfür kelimesini kendi irâdesiyle söylemiştir. Kişinin öfkeliyken de küfür olan bir sözü söylemesinin onu küfre düşürdüğünü, İmâm Nevevî dışında, Hanefî âlimleri ve başka

âlimler de söylemiştir.